14 Kasım 2014 Cuma

Oyuncaklar, Gemiler ve Kuklalar

durmadan içini dağlayan düşüncelerini
duymamak için dumanla tütsüleme hayallerini,
kapanan kapıları hayal edip, kapatıp gözlerini
bir doz daha artırmak için, kendine çektirdiklerini
içine çektğin zehri, haklı çıkasın diye yarattığın bahanelerini
savurma tek nefeste nefsinin tesellilerini
illaki ölüm ile mi kaynamalı bir öykünün son demi?
kendine kumdan kaleler yapıp da yakma diğer köprüleri
umutlandırma boş yere uzun zaman önce unutulmuş gözleri
uykusunda uyanıp puslu rüyalarında tutup nefesini
rutubetli ruhun bir kez olsun açsın kilitlerini
tutuklu ellerin, tutkulu sahipleri
sevinsin, saçsın sevdikleri kadar sevilmenin neşesini,
sinsi tuzakların tutsakları saptırmadan menzilini
ilerle yolunda, yorulsan da durma sarmaşıklar gibi
sarıverirler bedenini, sağ olanı sol gösterir ödetirler bedelini
değerini bil gerçeğinin, gör geçmişini ve
kaynayan kazanlardan kurtar kalbini, al eline kalemini
kendin yaz geleceğini, iyileştir kanserini

--------------------------------------------

En güzel gemi buraya demir attığı için mi,
yoksa nihayet kendi çapamı kuma salabileceğim bir kıyı bulduğumdan mı
bir türlü ayrılamayışım bu koydan?

başka bir şehrin kollarında avunmak ihtimali uzak olduğundan mı
mecburum bu iskelenin yosunlarına
yoksa yeniden açılacak kadar rüzgar henüz yelkenlerimi havalandırmadığından mı

bekleyiş mi yavaş yavaş renginin solması boyaların,
yoksa bir daha asla gitmeyeceğine emin olmak mı
saplanmak mı bir demir kazığa,
tüm kalbinle kalmak mı, azledilmemek mi?

---------------------------------------

kanatları ıslandığında çok bozulmuş olmalı
gençliğinin bağları alaşağı etti zavallıyı
anahtarlarını ararken
büyüklerin kitlediği zincirlerin.

daha yüksek sevdalara göz dikmiş tüm meleklerin
düşmüş olduğunu unutmuştu umursamaz,
üstelik aklın kuralları kıramadığını kabullenmek üzereyken
ve bilirken hayatın yalnız bir labirent olduğunu.

koskoca bir hayalkırıklığıydı tahta ustasının oğlu
yıllar yılı yaşlı yüreklerin öğütlerinin örneği,
yeni yetmelerin yeter dediği yasaklara
başkaldırmanın yasalarının babası oldu
kimse sormadı cahil bilgeye
hırsların hızını aldığı zaman ne anladı çok manalı hayatından
tam bir an önce beton misali dalgalara çarpmadan
başlamıştı her adamın kendi yoluna adım attığı alışılmamış yolculuğu,
hakikaten; farkeder miydi kimin haklı olduğu?


---------------------------------------------------------

hiç uygun görülmezdim savaş meydanlarına
fakat nedense hep oralarda bulundu parçalarım
karanlığa battıkça yönümü bulamadım
yukarı aşağı hiçbir yön yok çünkü gözlerin görmezken
nereye gideceğini bilmeden daha derine batarsın
kalbine kadar inersin kurşunların
gökyüzünün bile yönünü şaşırırsın
kafanı kaldırdığın yer toprağın 3 metre altı da olabilir çünkü
istediğin kadar kork, orda cesursun
umudunu senden daha büyüklere teslim etmişsen
hayatının anlamı bulanıklaşır
anlarsın
sen de eskimiş bir oyuncaksın.

bazen en iyilerimiz bile katil olabilir,
belirli koşullar altında,
ve ben binlerce katilin arasında
her biri kendini ulvi amaçlarla haklı çıkaran,
ayakta yalnız bir kadın.
saçlarımı benzetirler gün ışığına
gözlerimse anlatılamayacak kadar derin,
şarkılara konu olmalıyken
yakşır mı yemeği olmak bir kaç köpeğin..

durum nasıl uygun düşerse öyleyim
aranıyorsa güzellik orda ilk benim
sonra varsa eğer yapılacak temizlik
hiç kimse düşünmez, emirlerine amadeyim
harcanacak düşler varsa ilk benimkiler olmalı
ne de olsa izin almadan kurmuştum onları
boynum incedir kıldan, derlerki aranan bir özellikmiş
zarafetin simgesiymiş,
belki de daha rahat eğildiğinden bu kadar değerli,
hep tersini söler uğruna yaşlar döker ama
adam hiç kendinden aşağısının gözlerini görmek ister mi?


----------------------------------------------------

çırpınıyorum
başka yolum yok ama
hangi taşı seçsem
benden önce vuruyor kumun dibine
kime ne
denemekten yıldıysam
ve taşların üstüne düşmek için
bıraktıysam ellerimi
sanki biri gelip geri
çekebilecek mi batan bedenimi
hadi diyelim kurtardı onu boğulmaktan
içindekini geri getirmek için
çağırabilir mi birilerini
bulabilir mi gerekli büyüleri
hiç uğraşmak ister mi
nerede hani
kendi isteğiyle düşen meleğin
sesini duyupta acımaktan fazlası için
el uzatacak fani
çünkü yok öyle anlattıkları gibi
peri masalları
ve haberiniz olsun duyduklarınızın hepsi yalandı
ışık yok gittiğiniz yerde
insanlardan yapılma yalanlardı
elbiselerimi çıkardığım yer
daha yenilerini bulabilmek için battığım çamurda
sislerin içinden sizi çağıranda
arada bir hava almak için
can çekişen balıklar gibi alınıp
son defa değil binlerce kez geri verilen
kesik kesik
boğuk nefeslerin birer dumanı

işte bu son nefeslerimden birini
alıp da gittiğim yerde
karşılamadı beni ne bir ateş ne de su
boşluktan daha korktucu bir şey olabilir mi
bu yüzden mi
uydurmak masallar ve hayal etmek prensleri
boşuna hayaller kurmak
gerçekleşmeyecek yalanlar için iç çekmeler
ah ve tüm o zavallı gözyaşları..
gerçek mi sanıyorsun akıttığın tuzlu damlaları
ki sen onları ne ilk ne son defa boca ediyorsun yanağından
ne ilk onun için, ne son başkasına..
o yüzden bırak kendini aklamayı berduş sebeplerinle
sen de en az nefret ettiğin kadar suçlusun, günahkarsın, zavallısın..
insansın işte


-----------------------------------------


hatalı gönderilmişim buraya
yukardan atmış beni biri
salıvermiş diğer herkesin arasına
tıpkı onlar gibiyim, ama onlardan değilim..

onlar gibi sevdim,
ama onların sevgilerinden çok uzaktı benimki
onlar gibi ağladım
ama gözyaşlarım onlarınkiler kadar cabuk kuruyamadı hiç..

beni anlamadılar..
anlamadıkları şeyleri sevmezlerdi,
değiştirmek istediler
insan aslını inkar edebilr mi?

ben de tuttum gideyim dedim
meğer kendi rızamla gitmek cehennemlik edermiş
arada kalırsan taraf isterler
bir seçen bir daha dönemezmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder