14 Kasım 2014 Cuma

Bir İki Üçler ve Araf

Bir gün aldı seni tanımak
Aklımdaki imgeni binlerce satır çaldı
Beraber okuduk gelmişini geçmişini
Bir saatimi aldı,
bileğimden içerek
iki
 yüzüğümü, parmağından
Üç can gitti, bir ihtimale kurban
 altısını bana bırakarak
altını düşündü, üstünden hallice
hangisi geliyor önce?
düşün mü düşüşün mü?
Yığınla et nefes alırken
senin damarların kansız
ak sırtın, yıkamışlar
evvelden kızarttığım tenini paklamışlar
Hak mı gözetiyor dakikaların cellatlığını
Oysa bir saniye aldı
doğrulttuğun namluyu ağzıma dayamak
bir salise aldı kurşunları yutmayı kabul etmek
Baharında kuşlar öldü kışındaki saklıları merak ederek
Son şansım zannedip umuda yenildim
seni yıkayanlar dikti dudaklarımı şeffaf öğütlerle
kanayan yerlerine sevap dediler
asla ardını bilemeyecekleri gerçeklere inandılar da
bir günü sende bitirmemi anlayamadılar.

---


Senin şehrinin ışıkları kandan göletleri aydınlatıyor,
benimkindeyse sarhoşların kusmukları karanlıkta
bir gecelik uyku kadar uzak değiliz birbirimizden
fakat o şehirde dağlar yeşil, özgürlüğü kamufle ediyor
buradaysa yeşillerle insanlar düşlerini özgürleştiriyor
bir ömürlük nefes kadar yakın olamayız birbirimize
Bak senin topraklarında zorla anne olmuş kadınlar oğullarını insanlığa feda ediyor
Benim kumlarımda uyanan kadınlarsa anne olmaktan, kendi elleriyle boğmaktan korkuyor.
Babanın yüzüne bakmazsınız,
Tanımadığınızdan, belki tanınmayacak hale getirdiğinizden
Bizse herkeste onu aradığımızdan, baş başa kalırız,
Yolun sonunda benim kutsal babamın cenneti vaat etmesine gerek kalmaz.
Siz cenneti, biz cehennemi izleriz karşıdan
Günahları sen sat, sevaplardan daha asiller,
Sevaplarımı ben harcayayım, günahlardan daha asiler.
Gel, onları haracımız yapalım, biz arafta buluşalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder