Dudaklarım çatlak, nemli
olsalardı bırakılamazlardı.
Bir kefen giymişim hayattan, soluklanıp duruyorum.
Anılar, hayaller, gerçekler ve yalanlar.
Yalanların en güzellerini hep kendime saklıyorum.
Bir kefen giymişim hayattan, soluklanıp duruyorum.
Anılar, hayaller, gerçekler ve yalanlar.
Yalanların en güzellerini hep kendime saklıyorum.
Karşıma biteviye merhametten bir set çekiyorlar.
Acımasından acımalarından daha çok nefret etmiyorum da,
acıtmadan üzerimdekileri soymalarına aşık oluyorum.
Nasıl iyileştiğimi hiç
hatırlamıyorum,
Nasıl hasta olduğumu ise
asla unutmuyorum.
Bilincimi yara yara irin
akıtıyorum,
Hadi içsene, içsene,
içsene!
Dilimle evirip
çeviriyorum bedenleri,
arzu ettiğim gibi,
kendimle eritiyorum.
Kampların birinde
yakılacaktım,
o zaman layığımı bulacaktım.
o zaman layığımı bulacaktım.
Kaypak üzüntülerime
başkalarını alet etmeyecektim.
Hiç değilse rahat
edecektim, mağdur olacaktım.
Mağdurları herkes çok
sever.
Trajedi nasıl orgazmikse,
düşmeden izleyene,
komedi nasıl düşeni izleyenin egodan yumurtalarını okşuyorsa,
komedi nasıl düşeni izleyenin egodan yumurtalarını okşuyorsa,
öyle aşağıda kalmalıydım.
Ha aşağıda doğmuş, ha düşmüşsün,
Ha aşağıda doğmuş, ha düşmüşsün,
trajikomik bir hikayenin
yancısı olmaktan daha evla değil mi?
Toprağını bulamamış,
sevmeyip de kopamamış,
araftan başka yere kımıldayamamış,
ısıra ısıra dudaklarını kanatan bir aşağılık olmalıydım.
ısıra ısıra dudaklarını kanatan bir aşağılık olmalıydım.
Ben de oldum. Belki de
zaten öyle doğmuştum.
Yine
de gömdüler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder