13 Ocak 2015 Salı

Işık Söndü

Başucumdaki lamba söner sönmez
şeytanlarımla
başbaşa kalırım.
Karanlık beni bir bataklık gibi damla damla yutar.
Benimle oyunlar oynar, kulağıma şirkten şarkılar söylerler.
Sabaha kadar dualar okurum gitsinler diye.
Hiçbir şeye inanmadığımı biliyor musunuz?
Aydınlığa olan inancını bile kaybetmiş bir ruh,
sonunu nerelerde arar?
Duvarda sokaktan yansıyan ışığın gölgeleri,
hepsinin birer sureti, her birinin birer hikayesi,
bana kol kanat germekten uzak, tuzaklar kurarlar.
Beynimin içinde böcekler, mırıl mırıl şarkılara eşlik eder.
Göğüs kafesimin derinliklerinde biçare umutsuzluk,
çocukluğumun yenilgileriyle nasıl baş etsin?
Ağır, daha ağır, boğaz köprüsünden atlayan bir et yığınından ağır,
çarptığı su hayat verebilecekken alacak kadar sert.
Meğer her şeyin başladığı yere dönmek de çözüm değilmiş.

Uyanamadıkça korkmak, bir rüya olduğunu anlamak,
Sinapslarım ulaşmadıkça ayak baş parmağıma, rahatlatmıyor.
Tüm kalelerim zapt edilmiş, tüm tersanelerime girilmiş.
Başbaşa kaldım.
Şeytanlarım
Başucumdaki ışığı açarım,
hala gitmezler.

Gün doğar, kromozomlarımın eril sahibi,
benden mutluluktan örülü satırlar bekler.
Sahibesi alamayacağını bildiğinden bir sigara daha yakar.
Şeytanlarım beni yazamadığım her satırın ucunda bekler.
Aralarda ise nefes almak yaraşır, mecburiyetten.
Gözümden sebebi belirsiz irinler akar.
Sahi, sinagogdan çıkıp kiliseye, oradan camiye dolanan
binbir suratlı kahraman, faili meçhul cinayetlerini
nasıl ve hangi vicdanların altına saklar?

Zerdüşt’ün yaratıcısı bile kendini dahi öldüremedi,
halbuki tüm hayatını bu hayalle geçirmişti,
zavallı bir mikroba yenildi, hem de tanrıyı bile öldürdükten sonra!
Benim şeytanlarım da onunkiler kadar aciz demek,
Fakat benim mikroplarım onunkilerden sağlam.

Kendimi yeni bir geceye bırakırım.
Yeni diyorsak, dünden önceki, beş yıl sonrakiyle eş.
Sayfa sayfa sonsuz ihtimaller okurum.
Göz kapaklarım ağırlaşır.
Misafirlerim de birazdan gelirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder