Paçavradan bozma kıyafetleriyle
alımlı bir orospu palas pandıras bir serseriyi izlemekte,
gözlerinin nesnesine nasıl kıyamaz?
Kıyar. Hem de canına.
Kendisiyle beraber Alsancağın sularında
pişmanlıklarını vaftiz eder mi?
Etmez.
Daha önce gözbebeğinin nesnesi,
kardeşinin nefsinden geçtiyse eğer.
Kaybeder.
Gözlerinin ateşini bin ağaca bölmüşse
kazanılan deneyimleri artık silemez.
Silemez mi?
Hem de öyle bir unutur ki,
orospuluk mesleğini politikacılardan daha güzel icra eder.
Ona dokunmak razı olmaktır.
Ona dokunmak tabutları hatırlamaktır.
Memento Amare!
Mori.
Aklın yaşadıklarını bir türlü kesemiyorsa,
Latince kesitler oku.
Belki meşru zeminler kandan karolarla örülüdür.
Mor,
ancak onun tenine yakışır, kanına değil.
Asaleti çok önce gömmüş, belli.
En azından izleri gerçekliği hatırlatır.
Fakat hangisini?
İzleri mi? İzinsiz geçtiğin sınırları mı?
En azından yabancılaşan kelimeler ifadeleri hep yumuşatır.
Mayınlar birer birer patlar, serseri sonunda ayaklarına kapanır.
Biri eğilip diğerinin kulağına fısıldar:
"işte şimdi boku yedin."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder