13 Kasım 2016 Pazar

Benim Kelimelerim

Kelimeler eriyip kalıplara dökülüyor.

Kalıplar kırık dökük, çirkin.
Çatlaklarından kan sızıyor.
Kalıplar birbirinin aynı, süslü.
Bir kere ağzını açman yeterli.
Bazen tüm kalıplara yakışırsın.
Hak etmediğini düşünmen yetersiz.
Bazen tüm doğrulara rağmen,
senin çatlakların görünmez kalamaz.
Eziyetin bitemez.
Görülen görünmez kılınamaz.

Kelimeler donup kalıyor.

İçlerine girdikleri kaplar onları kusuyor.
Bulantı kadar doğal, rahatlatıcı,
ağzını açamadığın kadar.
Affedilmeyi beklerken kırılmak kadar yüzsüz.

Kelimeler koşup seni boğuyor.
Anlaşılmak, namütenahi,
eriyerek yok olmak mümkün.

Başkalarının Kelimeleri

Kelimeler kalıplara eriyerek dökülürler.
Derdin altı hiç yakılır mı?
Hiç söner mi?
Tırnaklarını bıraktığın bu hayattan hiç soluksuz kaçılır mı?
Durulur mu?
Sorular, sorular.
Tüm cevapları karanlığa saklamışlar.
Saklanan tüm yaşlar,
aleni, çıplak, aciz, komik.
Bir palyaçonun makyajında,
ayan beyan, tahrik edici,
gözümün içine saplanan iğneler gibi,
gerçekler acıtmaz, savaşta yaralanan askerler gibi,
bir beşiğin pamuk rahatında tırnağı kesilen bebekler gibi.
Bazı bebekler daha özeldir.
Kimi bebekler yere düştüğünde anneleri benlik sarhoşluğuyla ağlar.
Kimi bebekler yere düştüğünde anneleri zafer sarhoşluğuyla güler.
Benim bebeğim düşse de ölmez,
güveniyle hayatına rahat rahat devam eder.
Bebeğin seçim hakkı var mı?
Olsaydı, annesiz doğardı, şüphesiz.
Doğa gibi, anne gibi, baba gibi, kelepçeler gibi,
kelimelerde çözüm.
Hiçbirine alışamıyor bebek, ne güzel.
Her seferinde arzusunun nesnesine koşuyor.
Bu süt bizi zehirliyor.
Her güldüğünde bereketiyle ardından çürütüyor.
Süt, yaşam.
Yaşam, nefes.
Nefes, darlığı gerektirir.
Hani bize hiç açıklık yok mu?

9 Kasım 2016 Çarşamba

Sanıyorum

Sanıyorum,
duygularım kendilerini bir ağaca asıvermiş.
Hep gülersin de soldu mu ağaç, öldürmeye yetişemez.
Üç soluk mu dumandan ya da dört?
Sanıyorum,
duygularım kendilerini bir tepeden atıvermiş.

Bir yüzüğe anlam atfetmem.
Ancak sonsuzluğa atfettiğim anlam kadar, mesela,
tüm gerçekliklerin içiçe geçmesi gibi,
gözden yaşın hem karanlıktan hem renkten akması gibi,
tüm benliğimizi birleştirebildiğimiz kadar.

Sanıyorum,
anlamlar benim ağladığım kadar.
Benden çıkma zorluğu cehenneme giden yol kadar.
Nereye gider ruhum eğer canlıysa?
Sanıyorum,
kırmak, yeni içinde bıraktığın kadar.