Hevesi kaçmış dalgalarla
boğuşuyorum.
Bir yılın son günü. Bir
ömrün son güzü.
Baharda açacak papatyalar
var,
Görecek olanlara selamlar
olsun...
Henüz doğmuştum dün,
Yarın papatyalardan
naaşımın tepesine taç konduracaklar
Köklerimi de alıp
gideceğim, batsın bu kara topraklar.
Asaletimi tescilledi
devlet.
Sadakatimi tescilledi
aşığım, bir de kocam.
Ben kul köle bir
vatandaşım, halbuki karındaşlarım
Hep farklı topraklarda
yetişmişlerdi.
Birbirimizi üstümüzdeki
çamurlardan tanıyamadık.
Persephone de böyle mi
ağlamıştı kafesine girerken?
Başımın üzerinde kırmızı
bir örtü, ellerimde kınalar
Gübre de avuçlarımdaki toprağa benzer,
salt kokusundan insanlar
kaçar.
Beni de eşiğimden
atlattıklarında aynen öyle kaçacaklar.
Dört duvar. Her sabah
yıkanacaklar.
Dönülecek bir ev.
Doğurulucaklar.
Hal bu ki, ormanın
derinliklerinde ölüm de doğar.
Görecek olanlara selamlar
olsun...
Yaza kalmayacak
kardelenler var.
Bir yılın ilk günü. Bir
ömrün ilk yalnızlığı.
Rüzgarı sinmiş kumsallara
karışıyorum.